Upgrade to Pro — share decks privately, control downloads, hide ads and more …

Adalet ve Zulüm

Adalet ve Zulüm

"Kalpler kendilerine lütufta bulunanları sevmek tabiatı üzerine yaratılmıştır, şaşarım o kimseyi ki bütün alemde gerçekte Aziz ve Celil Allah' tan başka lütuf sahibi olan ve lütfeden bulunmadığı halde bütün mevcudiyeti ile ona yönelmez...
| Ebu Said Harraz"

Emine Tuğba Demirci'nin Dar'ul Faide'de verdiği eğitim.

Darulfaide

April 06, 2019
Tweet

Other Decks in Education

Transcript

  1. YAŞADIĞIMIZ ÇAĞ; v  Bu çağda her şey, arzularımızın istek ve

    heveslerine göre dizayn edilmiyor mu? Mesela … v Oysa Kur’an- ı Kerim’e göre hayatımızın gayesi neydi? Kul ve Halife v Dünya hayatı bu asıl gayeden saptığında oyun ve eğlenceden ibaret olmayacak mı? v Gayeden sapmanın sonuçları hakkında düşünelim…
  2. Niçin Varım? Yaratılış Gayem Ne? Ne yazık ki bugün bu

    gaye göz ardı edilerek dünya hayatı sürekli daha cazip ve çekici hâle getiriliyor. İştahlar kabartılıyor, şehvetler kamçılanıyor, çıkar ve menfaat her türlü maslahatın önüne geçiyor. İnsanlar gittikçe dünyevileşiyor. Dinî ve manevi değerlerden uzaklaşıyor. Günlük hayatın debdebesi arasında kendisini, yaratılış gayesini, inancını, ölümü ve ahiret hayatını unutuyor. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatını sadece madde planında kurtarmak için çabalıyor.
  3. BUGÜN; İnançtan ahlaka, fikirden eyleme, düşünceden ideolojiye kadar birçok ifsat

    hareketinin, bırakın fertleri ve toplumları, tabiatın ekolojik dengesini sarsacak kadar yaygınlaştığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bugün insanlık, inanç değerlerini yok saymanın neticesinde fıtrata yabancılaşma, fıtratı tahrip etme, çevreyi hoyratça kullanma, bazı sapıklık ve sapkınlıklara meşruiyet kazandırma gibi insanlığın ve diğer varlıkların geleceğini tehlikeye atan pek çok problemle karşı karşıyadır.
  4. OYSA; İslam Düşüncesinde, insanın mevkii çok yücedir. Her şey insan

    için yaratılmıştır. O, eşref-i mahlûkâttır. Kâinatın gözbebeğidir. Yeryüzünde Allah"ın halîfesidir.
  5. “İNSAN, DEĞER BAKıMıNDAN “ARŞ”TAN DA ÜSTÜN-DÜR; INSAN DÜŞÜNCEYE SıĞMAYACAK KADAR

    YÜCEDIR.” MESNEVÎ"DE IFADE EDILDIĞINE GÖRE: “İNSAN CEVHERDIR, GÖKYÜZÜ ISE ONA ARAZDıR; HER ŞEY, PARÇA- BUÇUKTUR, BASAMAKTıR; MAKSATSA INSANDıR.”
  6. BU KADAR BÜYÜK MEZIYETLERLE DONATıLAN INSANOĞLUNUN SORUMLULUĞU DA AĞıR OLACAKTıR

    ŞÜPHESIZ. NITEKIM GÖKLERIN, YERIN VE DAĞLARıN TAŞıMAKTAN KORKUP KAÇıNDıĞı “EMANET”I INSAN YÜKLENMIŞTIR. PEKI NEDIR BU EMANET? BU EMANET BAŞTA “ÂDIL OLMAK” TıR. ZULÜMDEN KAÇıNMAKTıR.
  7. ZULÜM 3 ÇEŞİTTİR;  Hz. Enes’den (Radiyallahü Anh): Peygamberimiz (Aleyhisselatü Vesselam)

    buyurdu ki: "Zulüm üç çeşittir: Bir zulüm vardır ki, onu Cenab-ı Hak asla bağışlamaz. Bir zulüm vardır ki, Allah Teâla onu dilerse affedebilir. Bir zulüm vardır ki, Allah Teâla onu terk buyurmaz. Allah Tealanın affetmiyeceği zulüm, şirktir (Allah’a ortak koşmaktır). Allah, "Şirk, en büyük bir zulümdür" buyurmuştur. Hak Tealanın dilerse affedeceği zulüm, kulların kendileriyle Rableri arasındaki hususlarda, kendi nefislerine yaptıkları zulümdür. Allah kendine karşı işlenen bu zulmü dilerse affeder. Hak Teâlanın terk buyurmayacağı zulme gelince, bu, kullardan bazılarının bazılarına yaptıkları zulümdür (kul hakkıdır) ki, mazlûm zalimden hakkını almadıkça Allah onları terk buyurmaz, bağışlayıp affetmez. (Mecmauzzevaid/Kıyamet 1008)
  8. ADALET & ZULÜM NEDİR?  Adâlet; doğrudan ayrılmama, hakka riâyet etme.

      Adâlet, Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde genellikle “düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, takvâya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık” gibi anlamlarda kullanılmıştır.  “Zulüm” ise; Sözlükte “bir şeyi ona ait olmayan yere koymak” anlamındaki zulüm (zulm) din, ahlâk, hukuk gibi alanlarda terim olarak “belirlenmiş sınırları çiğneme, haktan bâtıla sapma, kendi hak alanının dışına çıkıp başkasını zarara sokma, rızasını almadan birinin mülkü üzerinde tasarrufta bulunma, zorbalık”, işin gere-ğini yapmama demektir.
  9. Adâlet üç temel faziletin uyumlu bir sonucudur…  İslâm ahlâkçılarınca bazı

    değişikliklerle benimsenen görüşe göre, insan nefsinin düşünme veya bilgi gücü (el-kuvvetü’n-nâtıka, el-âlime), öfke gücü (el-kuvvetü’l-gadabiyye) ve şehvet gücü (el-kuvvetü’ş-şehevâniyye) olmak üzere üç temel gücünden üç fazilet doğar. Bunlar sırasıyla hikmet, şecaat ve iffettir. Adâlet ise bu üç faziletin gerçekleşmesiyle kazanılan ve hepsini içine alan dördüncü temel fazilettir.  (İbn Miskeveyh, Tehzibu’l Ahlak)
  10. ADALET İÇİN;  11. yüzyılda Yûsuf Has Hâcib tarafından kaleme alınan

    Kutadgu Bilig’deki temsilî şahsiyetlerin başında gelen hükümdar Kün Toğdı (Güneş Doğdu), “adâlet”i temsil etmektedir. Adâletin burada güneşe benzetilmesi, kuşatıcı ve nüfuz edici özelliğini vurgulamak içindir. Eserde “adâlet” değeri tarihî boyutuyla; şartları, göstergeleri ve sonuçları itibariyle dikkat çekici örneklerle yer almaktadır. Müellif, yönetimin sürekliliğini öncelikle “adâlet” şartına bağlar. “Sevgi”, “nefret”, “heves” ve “öfke” gibi duyguların adâleti gölgeleyebilecek niteliğine dikkat çeker. Adâletin hedefi olarak iyiliğin hâkimiyetini, kötülüğün izalesini gösterir. Bunun için de iyilerin itibar kazanması, kötülerinse cezalandırılması gerekir.
  11. Kur'an-ı Kerîm’de v Adâlet sıfatından yoksun olan kişi dilsiz, âciz ve

    hiçbir işe yaramayan bir köleye benzetilerek böyle birinin, adâlet faziletini kazanmış, dolayısıyla doğru yolu bulmuş olanla bir tutulamayacağı bildirilmiş (bk. en-Nahl 16/76), böylece adâletin bir kemal sıfatı olduğuna işaret edilmiştir. İnsanın Allah nezdinde en üstün değer ölçüsü olan takvâ (bk. el-Hucurât 49/13) erdemine nâil olabilmesi için âdil olması (bk. el-Mâide 5/8) ve adâletli söz söylemesi (bk. el-En‘âm 6/152) gerekir. v Kur’ân-ı Kerîm’e göre adâletin ölçüsü yahut dayanağı hakkaniyettir. Hidayete hak sayesinde ulaşılabileceği gibi adâlet de hakka uymakla sağlanır (bk. el-A‘râf 7/159, 181). Hak, objektif bir kavram ve sabit bir kanun ilkesidir. Bir hak konusunda hüküm verilirken, hakkın kendi lehine hükmedilmesi halinde bundan memnun olan, fakat aleyhine hükmedilmesi durumunda bu hükmü tanımayan insanlar için “işte bunlar zalimlerdir” (en-Nûr 24/48-51) denilmiştir. Binaenaleyh şahsî menfaat temini, akrabalık, düşmanlık gibi hissî durumlar, taraflardan birinin soylu veya aşağı tabakadan olması, bedenî veya ruhî bakımdan kusurlu bulunması gibi ahlâk kanununu ilgilendirmeyen sebepler bir hakkın ihlâlini, örtbas edilmesini ve sonuç olarak adâlet ilkesinden sapmayı mâzur gösteremez (bk. el-Mâide 5/8; en-Nisâ 4/3; Âl-i İmrân 3/75).
  12. RUMİ şöyle der: Adâlet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? Dikene

    su vermek. Adâlet, bir nimeti yerine koymaktır; su emen her kökü sulamak değil.
  13. Adâletin Nevileri; sadakat, ülfet; vefâ, şefkat, sıla-i rahim, mükâfat (iyiliğin

    karşılığını verme), hüsn-i şerîke (ortak işlerde dürüst hareket etme), Hüsn-i kazâ (hakları güzellikle ödeme), teveddüd (yakınların ve erdemli kişilerin dostluğunu kazanma), teslim, tevekkül, ibadet.
  14. ALLAH ADİLDİR… v Öyle ise neden hiç günahı olmayan insanlar acı

    çekiyor? v Neden küçücük çocuklar tecavüze uğruyor? v Neden açlık, fakirlik ve salgın hastalıklardan dolayı milyarlarca insan ölüyor? v Neden Müslümanlar perişan halde?
  15. İMTIHAN… 1. DEVAMLı MÜDAHIL OLAN BIR ALLAH OLSAYDı IYILer VE

    KÖTÜLer AYRıLıR MıYDı? 2. BU ZULÜMLERE MÜDAHIL OLACAK ALLAH Mı YOKSA KULLAR Mı? 3. BU KÖTÜLÜKLER GERÇEKLEŞMESIN DIYE TOPLUMSAL OLARAK YAPıLMASı GEREKENLER YAPıLDı Mı? 4.İYI VE KÖTÜNÜN NE OLDUĞUNU INSAN MUTLAK MANADA BILEBILIR MI? Allah’a karşı Hüsnüzan ibadettir.” (Ebu Davud, Edeb, 81, No: 4993)
  16. ALLAHıM! HATA YAPMAKTAN, YANLıŞ YOLLARA SAPMAKTAN, ZULMETMEKTEN VE ZULME UĞRAMAKTAN,

    CAHILLIK ETMEKTEN VE CAHILLIĞE MÂRUZ KALMAKTAN SANA SıĞıNıRıZ… ّىَلَع َلَهْجُي ْوَا َلَهْجَا ْوَا َمَلْظُا ْوَا َمِلْظَا ْوَا َّلَزُا ْوَا َّلِزَاْوَا َّلَضُا ْوَا َّلِضَا ْنَا َكِب ُذوُعَا ىِّنِا َّمُهّٰللَا Ebû Dâvûd, Edeb, 102-103/5094 ⇒ Tirmizî, Deavât, 35